Dünya üzerinde bir yeri veya bir noktayı saptamağa yarayan dereceli
ölçüler.
Dünya, iki ucundan, yani kutuplardan hafifçe basık bir küre
biçimin*dedir. Bu küre üzerindeki herhangi bir yerin konumunu belirlemek
için, kürenin paralel ve meridyen denilen çemberlerle hayalî olarak
bölünmesi düşünüldü: bu çemberlerin kesişme noktaları yer tayininde
büyük rol oynar.
PARALELLER VE ENLEM
Ekvator Dünya'yı, Güney Yarımküre ve Kuzey Yarımküre olmak üzere iki
eşit bölüme ayıran hayalî bir dairedir. Paraleller, ekvator düzlemine
«paralel» dairelerdir. Paralel dairelerin birbirine uzaklığı 111
kilometre*dir, uzunlukları ise, Dünya küre biçiminde olduğundan eşit
değildir. Bu paralellerin en büyüğü olan ekvatorun uzunluğu 40076
kilometredir, kutuplarda ise paraleller sıfıra indirgenmiş birer
noktadır. Kuzeye doğru 90, güneye doğru 90 paralel vardır. Bunlar
ekvatorda sıfır ve kutuplarda 90 derece olmak üzere enlemi ölçmeğe
yarar. Örneğin 42 derece kuzey enleminde bulunan Sinop ekvator ile Kuzey
Kutbu arasında aşağı yukarı yarı yoldadır.
MERİDYENLER VE BOYLAM
Kutuplardan geçen daireler ise me*ridyenleri meydana getirir. Bunların
uzunluğu değişmez ve ekvator çevresiyle hemen hemen eşittir.
Aralarındaki uzaklık ekvatorda ve kutuplar yakınında farklıdır.
Meridyenler, boylamı ölçmeğe yarar. Bunun için, İngiltere'de, ünlü
gözlemevinin bulunduğu Greenwich'ten geçen meridyen başlangıç
alınmıştır. Greenwich meridyeni üzerin*de boylam sıfır derecedir. Öteki
meridyenlere de batıya doğru 0'dan 180'e ve doğuya doğru da gene 0'dan
180'e kadar numara verilmiştir.
BİR NOKTAYI İŞARETLEMEK
Okyanusun ortasında bulunan bir gemici hangi noktada bulunduğunu anlamak
için bir yer belirlemesi yapar. Bir sekstant yardımıyla, öğleyin,
Güneş'in ufuk üzerindeki yüksekliğini ölçmekle bulunduğu enlemi
saptayabilir. Boylamı bulmak içinse gene öğleyin, esas olarak meridyen
saatine göre ayarlanmış bir kronometreye bakar. Bir saatlik fark 15
derece anlamına gelir. Sözgelimi eğer hesap*lar 40 derece kuzey enlemi
ve 20 derece doğu boylamı gösteriyorsa, gemici Atlas Okyanusu'nda
Portekiz açıklarında, kıyıdan 900 kilometre kadar uzakta bulunduğunu
öğrenmiş olur.
Bugün bu çok eski teknik, yerini gittikçe daha yaygın olarak
radyoelektrik ölçü yöntemlerine bırakmaktadır.